06 Ağustos 2012 Pazartesi - 18:06
                                
Kışın yüzünü gösterdiği bir İstanbul
  sabahında, çocuk sesleri
  ve tıka basa oyuncakla dolu bir
  mekandayız. Burası, koltuğunun altına
  sığdırdığı karpuzlar kıskanılacak derecede
  fazla olan Sunay Akın’ın hayat
  bulduğu yer; Oyuncak Müzesi…
  
Şair, araştırmacı, yazar, gezgin, müzeci
  ancak hepsinden öte samimi ve
  hayatını oyuncaklara adamış bir isim
  Sunay Akın. Ayağının tozuyla geldiği
  şehir dışındaki gösterisinden yine
  gösteri için bir başka şehre gitmeden
  hemen önce buluşuyor ve yaşamı,
  projeleri ve sağlığı hakkında konuşuyoruz:
 Yoğun bir tempoda çalışıyorsunuz.
  Günün her anında farklı bir işiniz var.
  Bu kadar yoğunluğun arasında sağlığınıza
  dikkat ediyor musunuz?
  Ciddi sayılacak bir sağlık sorunum
  yok ne mutlu ki. Çok da düşünüyorum
  dersem yalan söylemiş olurum.
  Ben sağlık konusuna biraz farklı
  bakıyorum. İnsan bir işi severek yaparsa,
  morali yüksekse sağlık sorunu
  yaşamaz. Bir de beslenme çok çok
  önemli. Bakıyorum da insanlar sağlıklı
  sağlıksız ayırt etmeden her şeyi yiyebiliyor.
  Gezgin olduğum için değişik
  mutfak kültürleriyle karşılaşıyorum.
  Ama neyin bana yaradığını ya da
  zararlı olduğunu biliyorum.  
Sağlık sorunları yaşıyor musunuz
  peki?  
Küçük sayılabilecek rahatsızlıklarım
  var. Yaşın da getirdiği şeyler tabi.
  Romatizma ağrıları örneğin… Bir de
  sürekli konuştuğum için sesimle ilgili
  problemler yaşayabiliyorum. Dinlendirme
  fırsatım olmuyor çünkü sesimi.
  Ama zemini bozuk bir yola girdiğimi
  söyleyebilirim. Geçtiğimiz sene bir
  check-up yaptırdım ve bunun işaretleri
  ortaya çıkmış oldu. Ama mutluyum.  
Pozitif düşünce yaklaşımına katılıyor
  musunuz?  
Bu yaşıma kadar hiç kimse için kötü
  düşünmedim ki ben. Evet, kötü olaylar
  vardır ama bana göre kötü yoktur.
  Ben hiç kimsenin kötü olduğuna
  inanmıyorum. Kötü olay gördüğümde
  demek ki şu hayatta daha fazla ışık taşımalıyım,
  etrafımı daha fazla aydınlatmalıyım
  diye düşünüyorum. Tabi asıl
  önemli olan ışığı kimin taşıdığı değil,
  ışığın kendisidir.
 Ailenizden gelen hastalık var mı?  
Babam kalp hastası. Ama diyabet sorunumuz
  yok. Tabi diyabet konusunda
  herkes dikkatli olmalı. Çünkü modern
  yaşamın beslenme biçimi bunu gerektiriyor.
  Ben de elimden geldiğince
  özen gösteriyorum. Şekerim sürekli
  inip çıkıyor.
 Dikkat etmek için ne yapıyorsunuz?  
Beslenme biçimime olabildiğince
  özen gösteriyorum. Ama bu tek
  başına yeterli değil. Ben hiperaktif bir
  insanım, duramam. Maalesef stresi
  engelleyemiyorum. Yaptığım iş her
  ne kadar oyuncaklarla ilgili de olsa,
  burası bir müze de olsa, gelir – gider
  hesapları bizi oldukça yıpratıyor.  
Bir gününüz nasıl geçiyor?
 Güne çok erken başlarım, erkenden
  kalkarım yatağımdan. Gösteri için
  şehir dışına çıkacaksam erkenden
  yola çıkıyorum. Sürekli yolculuk halindeyim.
  Hatta hafta içi hiç yatmadığım
  da oluyor. Bazen sabahlara kadar
  kitap okuyorum. Bir kitaptan bir kitaba
  geçerim ve bu genellikle sabahın
  dördüne kadar sürer.
 Son dönemde sizi en fazla etkileyen
  kitap hangisi oldu?  
Çok fazla kitap okuduğum için ayrım
  yapmak oldukça zor. Genellikle araştırma
  üzerine kitaplar okuduğum için
  her okurun dünyasına uygun olmayabilir.
  Ancak yakın zamanda okuduğum
  Orhan Bahtiyar’ın “İdeon” adlı kitabı
  nefis bir kurguya sahip. Mutlaka okumalarını
  tavsiye ederim.  
Yalnızca iş amaçlı mı seyahat edersiniz
  yoksa tatil amaçlı da yolculuk
  ediyor musunuz?
  İkisi bir arada oluyor diyebilirim.
  Geçtiğimiz haftalarda bir İngiltere
  yolculuğum oldu, bir davet için. Hafta
  sonuna denk düşürüp yanıma ailemi
  de aldım, o üç günü değerlendirdim.
  Viyana’ya gideceğim yine aynısını
  yapmayı planlıyorum. Gittiğim yerlerde
  kendime bir boş gün yaratıyorum
  ki, oranın müzelerini gezebileyim.  
Uykuyla aranız nasıl? Düzenli bir
  uykunuz var mı?  
Bende uyku düzeni yok maalesef. Bir
  zamanlar düzenli şekilde uyurdum
  ama artık pek mümkün değil. Çünkü
  geceleri sürekli bir şeyler düşünüyorum,
  okuyorum, yazıyorum... Aslında
  bedeni dinlendirmek için uyuyorum
  sadece, uykum geldiği için değil.
  Genellikle seyahatlerde uyuyabiliyorum.
  Uçaklar uyumam için iyi bir fırsat
  yaratabiliyor.  
Peki ya spor?  
Sporla hiçbir ilişkim kalmadı maalesef.
  Gençlik yıllarımda futbolla çok fazla
  iç içeydim. Oynardım, bayağı da iyi
  oynardım diyebilirim. Ama şimdi spor
  yapmıyorum.
 Hobiniz var mı?  
Edebiyat ve müze benim zamanımın
  tümünü alıyor. Bu da benim hayattaki
  her şeyim. Maceraperest bir ruha
  sahip olduğum için düzenli hayatı da
  sevmiyorum.  
Sunay Akın için sağlıklı yaşamın bir
  sırrı var mı?
 Hayata bağlı olmak, mutlu olmak ve
  tabii çalışmak beni hayatta ve sağlıklı
  tutuyor. Sahne, müze, TV programı
  derken sağlıklı olduğumu hissediyorum.
  Çocuk sesi de beni hayata
  bağlıyor. Hayattaki bütün birikimim
  bunlar. Yaşamın zenginlikleri hisse
  senetlerinde değil hissi senetlerde
  benim için. Bu bakış açısı bana hayat
  veriyor, beni hayata bağlıyor. Yaşadığım
  hayattan çok mutluyum. Hayatta
  hiç keşke dediğim olmadı.